Şirk-bağışlanmayan günah

Şirk-bağışlanmayan günah


‎﴿ إِنَّ اللَّهَ لَا يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَٰلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدِ افْتَرَىٰ إِثْمًا عَظِيمًا ﴾


“Şüphesiz ki, Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bunun dışındaki günahları ise dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa, büyük bir günah uydurmuş olur.”
(Nisâ, 4:48)

Allah Teâlâ bu ayette haber veriyor ki:

O, kendisine herhangi bir mahlûku ortak koşanı asla bağışlamaz. Ancak şirkten başka bütün günahları —ister küçük, ister büyük olsun— kendi hikmetine uygun olarak dilediği kimse için bağışlayabilir.

Şirkten daha aşağı olan günahların bağışlanması için Allah birçok sebep kılmıştır:

• İyi ameller — günahları silip götüren hayırlı işler,
• Dünyada başa gelen musibetler,
• Berzah hayatı ve kıyamet gününde çekilen azaplar,
• Müminlerin birbirleri için yaptıkları dua ve şefaatler.

Bütün bunların üzerinde ise Allah’ın merhameti vardır; bu merhamet iman ve tevhid ehli için en çok layık olunan bir nimettir.

Bu ise şirkten tamamen farklıdır. Çünkü müşrik (Allah’a ortak koşan) kimse kendi üzerine merhamet ve bağışlanma kapılarını kapatmıştır. Bu yüzden onun tevhidden uzak ibadetleri veya yaşadığı musibetler ona hiçbir fayda vermez.

Bu tür insanlar hakkında Allah şöyle buyurur:

فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٖ

“O gün onların ne şefaatçileri, ne de yakın dostları olmayacaktır.”
(Şuarâ, 100–101)

“Kim Allah’a ortak koşarsa, büyük bir günah uydurmuş olur.”

Yani, o kimse çok büyük bir suç ve zulüm işlemiştir.
Çünkü kim bir mahlûku —topraktan yaratılmış, eksik, kendisi ihtiyaç içinde olan bir varlığı— Allah ile denk tutarsa, bu en büyük zulümdür.

O mahlûk ne kendisine ne de başkasına fayda veya zarar verebilir; ne ölümü, ne hayatı, ne de diriltmeyi yaratabilir.
Hâlbuki Allah, her şeyin yaratıcısı, kemal sahibi, zatıyla hiçbir şeye muhtaç olmayan, nimet veren, fayda ve zararın sahibidir.

Böyle bir varlığı bırakıp mahlûka ibadet etmekten daha büyük bir zulüm yoktur.
Bu sebeple Allah, böyle bir kimseye ebedî azabı vacip kılmış ve onu cennetten mahrum etmiştir. Çünkü ayette şöyle buyrulmuştur:

 

﴿ إِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوَاهُ النَّارُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنْصَارٍ ﴾

“Şüphesiz kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılmıştır, onun yeri ise cehennemdir.”
(Mâide, 72)

Ancak tövbe eden kimse müstesnadır:

Bu ayet, tövbe etmeyenler hakkındadır.
Fakat kim tövbe edip Allah’a yönelirse, Allah onun şirkini de, şirkten aşağı olan bütün günahlarını da bağışlar.
Nitekim Allah buyurur:

۞قُلۡ يَٰعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ أَسۡرَفُواْ عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمۡ لَا تَقۡنَطُواْ مِن رَّحۡمَةِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَغۡفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًاۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ

“De ki: Ey kendilerine zulmetmiş kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar.”
(Zümer, 53)

Yani — bu bağışlanma, tövbe edenlere aittir.